Toplumları çeşitli yönlerden etkileyen göç ve özelde sığınma konusu ikinci Dünya Savaşı sonrası dönemde dikkat çekmeye başlamıştır. İki dünya savaşı arası dönemde baskıcı ve faşist rejimlerden kitlesel kaçışlar yaşanmıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı kitlesel yerinden edilmeler ve göçler yaşanmasına neden olduğu için özel bir dönemdir. Bu dönemde göç ve sığınma problemi ve dolayısıyla sığınma konusundaki hakim görüş “sığınanların savaş kurbanı ve korunması gereken kişiler” olduğu yönündedir. Son dönemde yaşanan pek çok olay ve savaşın sonucunda olduğu gibi etnik ya da din tandanslı çatışmalardan kaçan pek çok mülteci, sığınma beklemekte ya da sığınmacı olarak bazı bölgelere yerleştirilmektedirler. Yine son dönemlerde görülen Kosova, Afganistan, Filistin ve bazı Afrika örneklerine ek olarak Suriye’deki çatışmalardan kaçan pek çok insan da sığınmacı olarak dünya üzerinde yer değiştirmektedir. Bu çalışma; sığınmacıların genel durumları ve göç kavramından ziyade, kadın ve göç ilişkisini sığınan ve sığınmacı kadınlar boyutunda incelemeye odaklanmıştır. Kadın ve göç ilişkisinin dinamiklerinin incelenmesinin tercih edilmiş olmasının göç tarihi ve göç süreçlerinin gelişiminden kaynaklanan bir temeli bulunmaktadır.