Hava, insanın yaşamsal kaynağı olması sebebiyle üzerinde çokça düşünülen bir konu olmuştur. Antik Çağ felsefesinden mitolojik algılara ve semavi dinlere kadar birçok alanda hava ve onun harekete geçmiş hali olan rüzgârın belli başlı tasavvurlarla karşılık bulduğu görülür. Bu tasavvurların birçoğunda rüzgâr tanrısal bir alamettir. Türk mitolojisinde ise benzer bir şekilde, rüzgârın tanrı ve ruhların hâkimiyetinde olduğuna dair inanışlarla karşılaşılır. Türkler; Yel Baba, Yel İyesi gibi isimler verdikleri ruhların rüzgârları kontrol eden güçler olduklarına inanmışlardır. Ortaya çıkan bu inançlar sadece toplumsal yaşama değil halk edebiyatına da etki etmiştir. Nitekim mitolojik unsurlar edebiyatı zenginleştiren hazinelerdir. Bu bağlamda mitolojik algıların önemli bir parçası olan rüzgârın da anlatılarda kendisine sıklıkla yer bulduğu söylenebilir. Rüzgâr, anlatılarda kutsal bir dokunuşla kahramanın kaderine olumlu anlamda yön veren ve kahramanı dönüştürebilen bir olgudur. Ancak nadiren rüzgârın anlatı kişilerine olumsuzluklar getirdiği ve hatta rüzgârın şeytani varlıkların temsilcisi olduğuna tanık olunur. Anlatılarda rüzgâr algısının olumluyu ya da olumsuzu sembolize etmesinden bağımsız olarak, onun her zaman doğaüstü varlıklarla ilişkilendirildiği ve anlatıda belirleyici, mistik bir unsur olarak yer aldığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çalışmada anlatılarda yer alan rüzgâr olgusunun kökenini aydınlatmak için meselenin felsefe, mitoloji, semavi dinler ve tasavvuf cephesindeki manası üzerinde durulmuş ve yapılan çıkarımları desteklemek için Güney Sibirya coğrafyasından Altay destanı Maaday-Kara, Şor destanı Altın Tayçı, Şor masalları Kayıp Kız ve Şanssız Nekker, Hakas masalı Işık Işıkoğlu Hakan ve Anadolu sahasından Akkız ile Karakız masalı incelenmiştir. İncelemenin amacı, Türk mitolojisinde ve kültür yapısında yer alan rüzgâr tasavvurlarının halk anlatılarına yansımalarının ne ölçüde ve nasıl olduğunun, anlatılarda hangi işlevleri yerine getirdiklerinin tespit edilmesidir.