Din ve dinsel ayinler insanları bir araya getirme güçlerinden dolayı dinsel dünyanın olduğu kadar siyasal yaşamın gündeminden de hiç düşmemişler, siyasal iktidarın yapısına bağlı olarak dönüştürülmüş ve yeniden yorumlanmışlardır. Türkiye’de yönetici iktidar grubu ile Alevi-Kızılbaş toplulukları ve bu toplulukların ayinlerini böyle bir bağlam içerisinde değerlendirecek olan çalışma, günümüzde de etkilerinin güçlü bir şekilde yansıdığı Alevi-Kızılbaş toplulukların dinselliğinin görmezden gelinişinin ve onların dinsel ögelerinin seküler kültürel folklorik alana itilişinin nasıl mümkün kılındığını göstermeyi deneyecektir. Temelleri erken Cumhuriyet döneminde atılan Alevi-Kızılbaş toplulukların bu din dışı alana itiliş sürecinin yeni kurulan Türk ulus-devleti için iki önemli açılım sağladığı gösterilecektir. Ziya Gökalp ve Mehmet Fuad Köprülü’nün eserlerinin metin analizinin gerçekleştirilmesiyle oluşturulacak olan çalışma bu açılımlardan birinin, Türk toplumunun dinsel alanının homojenize edilmesi ötekinin ise Türk devletine din dışı bir seküler kültürel alan inşa edilmesi olduğunu iddia edecektir. Alevi-Kızılbaş toplulukların dinsel niteliklerinin görmezden gelinmesiyle Ehl-i Sünnet mezhebinin Türk toplumunun dinsel alanında tekel konumuna yükseltilebildiği ve din dışı folklorik alana itilen bu topluluklar sayesinde yeni kurulan Türk devletinin tarihte bir seküler kültürel alanı olduğu iddiasını desteklediği gösterilecektir. İki ana bölümden meydana gelecek olan çalışma kapsamında ilk bölümde din, halk dini ve milli toplumların oluşumu esnasında milliyetçi elitlerin bu toplumlar için milli bir din inşa ederken yaptıkları siyasal tercihlerin arkasındaki saikler öne çıkartılacaktır. İzleyen son bölümde ise milli Türk devletinin inşası ve kurumsallaşması esnasında Alevi-Kızılbaş toplulukların nasıl din dışı alana itildiğine ve bunun ne gibi sonuçlar ortaya çıkardığına odaklanılacaktır.