Bu makalenin amacı Wilhelm Dilthey ile Cemil Meriç’in şiire yaklaşımlarını karşılaştırmak ve şiir üzerine düşüncelerinin farkları üzerinde durmaktır. Farklılıklar, daha çok, Dilthey’in şiiri oldukça önemsemesi ve bu bağlamda detaylıca incelemesine karşın Cemil Meriç’in yüzeysel kalan bakışına dayanmaktadır. Tarih, toplum, felsefe, sanat, edebiyat ve şiir üzerine kafa yormuş ve yazılar yazmış bu iki figürün (W. Dilthey ve C. Meriç) sanat, edebiyat ve şiir hakkında yazdıkları külliyatlarında dikkate değer bir yer tutar. Dilthey, felsefesinde yaşamı anlama bağlamında şiire çok önemli bir işlev yükler. Onun, çağın tinini yakalayan bir doğaya sahip olduğuna inanır. Bunu izah etmek için şiir ve Batı edebiyatlarının büyük şairleri (Goethe, Hölderlin, Shakespeare vs.) üzerinde uzun uzadıya durur. Hayatı, tarihi ve çağın ruhunu anlamlandırmada, Dilthey, şiir ve şaire büyük bir önem atfeder. Şiir, onun felsefî sisteminde hayatî bir öneme sahiptir. Buna karşın Cemil Meriç, şiirle oldukça ilgili olmasına rağmen, onun hakkında yüzeysel kalacak yargılarda bulunur. Şiiri, salt duygulanım, coşku olarak görüp onun hakikat ve düşünceyle olan ilişkisinin sorunlu olduğunu ileri sürer. Şiiri, kimi zaman, utanılacak bir şey olarak algılar. Bazen de düşüncenin ve nesrin olduğu yerde şiire pek ihtiyaç olmadığını dillendirir. Kısaca şiire, indirgemeci sayılabilecek ve pek de bilimsel olamayan bir biçimde yaklaşır. Bu makalede, söz konusu iki farklı algı biçiminin izdüşümlerini incelemenin yanı sıra Batıda (Avrupa düşüncesinde), Türk edebiyatı ve tefekküründe şiir üzerine nasıl bir düşünme biçimi olduğuna da kısa değinilecektir. Dilthey ve Cemil Meriç’in şiir üzerine düşüncelerini karşılaştırmak, bize farklı algıları daha sarih biçimde görebilme imkânı verebilir.