Osmanlıdan Cumhuriyete değin devleti merkez alarak var olabilmiş Türk aydını, 1930’larda “Devlet nasıl kurtulur?” sorusundan “Devlet nasıl varlığını devam ettirir ve nasıl modernleşir?” sorusuna geçmiş ve kendisine yüklediği misyonla siyasi iktidarı yönlendirmeye çalışmıştır. Bu yönlendirme siyasi iktidara muhalif aydın figürü çizerek gerçekleşebileceği gibi, siyasi iktidarı destekleyici, olumlayıcı bir tavırla da gerçekleştirilebilecektir. 1930’ların öncü hareketlerinden Kadro dergisi ve bu derginin ideoloğu Şevket Süreyya, siyasi iktidarı olumlayarak yönlendirme yolunu seçmiş ve devrimin ideolojisi Kemalizmi bu bakış açısı ile yorumlamıştır. Ancak 1930lar aydınının devrim için uygun gördüğü ideolojinin Kemalizm ile birebir örtüştüğünü söylemek de güçtür. Devlet odaklı, devletin memuru, devlet kapısında yetişmiş olan Türk aydını, küçük nüanslarla da olsa kendi farklılığını ortaya koymaktadır. Bu makale küçük nüansları 1930’larda ortaya koyan, 1960’lara geldiğinde nüansları giderek artan Şevket Süreyya Aydemir’e odaklanmaktadır. 1930’lar ve 1960’lar arasındaki fark ise 1960’larda varlık nedeninin siyasi iktidara bağlı olmamasıdır. Şevket Süreyya özelinde Türk aydını, 1930’larda siyasi iktidarın çizdiği sınırlar içerisinde var olabilmekte, bu dar hayat sahasında hem siyasi iktidara hem halka yol göstermeye çalışmaktadır. Ancak, Kemalizmi sorgulamaktan kaçınmasına rağmen Türk aydını eleştiricidir. Şevket Süreyya da siyasi iktidarla kurduğu sınırlı ortaklığa rağmen eleştirel düşünceye sahiptir ve devrim için öngördüğü ideoloji Kemalizm ile birebir örtüşmemektedir. Bu örtüşmeme halinin en belirgin olduğu yerler milliyetçilik, halkçılık ve devletçilik ilkeleridir.