Edebî eser incelemesinde birçok farklı disiplinden faydalanılması, gerek eserin gerekse yazarın daha iyi anlaşılması için araştırmacılara çeşitli imkânlar sunar. Yazarı ve eseri toplumsal verilerle izah eden edebiyat sosyolojisi de edebiyat ve sosyolojiyi aynı eksende buluşturmayı hedefleyerek, yazar ve eser yoluyla toplumsal bir arkeoloji yapmak ister. Bu şekilde yapılan bir çalışmayla, belli dönemlerde belli temaların dikkate alınması, yazar ve eserin öne çıkmasını sağladığı gibi toplumun zihniyetinin anlaşılması bakımından da önem arz eder. Edebiyat sosyolojisi, sanat eserini sadece estetik bir ürün olarak değil, sosyal bir fenomen olarak görmek gerektiğini söyler. Çünkü yazarın doğmasında ve eserin meydana gelmesinde toplumun sosyal, siyasal ve kültürel şartlarının belirleyici bir rolü vardır. Bu çerçevede edebiyata şiirle başlayan, ancak sonraromana yönelen Abbas Sayar (1923-1999), romanlarında yer verdiği Ota Anadolu köylüsüne Zizek’in deyişiyle “yamuk bir bakış”la bakarak edebiyat sosyolojisi bağlamında romanlarını değerlendirmek için bir kapı açar. Sayar, Tanzimat’tan beri işlenen ancak 1950’lerden sonra popüler olan ve ideolojik-ütopik anlayışla yazılarak birbirine benzeyen köy söylemli romanlara farklı bir anlayış getirir. Yazar, daha önce yazılan köy söylemli romanlardaki tutumu hatırlatacak temaları ele almakla birlikte, bu insanları dışarıdan değil, içeriden tanıyan biri olarak onların sosyolojisini işler. Bu çalışmada Robert Escarpit’in edebiyat sosyolojisi yönteminde “yazar”, “eser”, “okur” ve “basın/dağıtım” olarak belirlediği dört unsurdan “yazar” ve “eser” unsuru odağa alınarak sosyolojik bir inceleme yapılmıştır. Romanlarda köylü karakterinin ana hatları çizildikten sonra, köydeki sosyal, siyasal ve kültürel yapı gözler önüne serilmiştir.