Carmen Martin Gaite, Carmen Laforet, Josefina Aldecoa, Ana María Matute gibi kadın yazarlar için İspanyol İç Savaşına tanıklık etmek ve savaş sonrasının baskıcı yönetimi altında yazarlıklarını sürdürebilmek çok zor olmuştur. 1948 yılında ilk romanı yayımlanan ve günümüze kadar yazmayı sürdüren Ana María Matute, bütün kadın yazarlar gibi yaşamı boyunca bir yandan eş ve anne olarak sorumluluklarını yerine getirmeye çalışırken, diğer yandan da yazabilmek için büyük fedakarlıkta bulunmuştur. Seksenli yaşlarında kaleme aldığı romanı Issız Cennet ile Matute çocukluk yıllarına geri döner ve kendi yaşamından esinlendiği kimi kesitlerle geçmişi sorgular. İnsanın kişilik ve karakter oluşumunun temellerinin çocukluk döneminde atıldığı kanıtlanmış bir görüştür. Gerçekten de acı-tatlı tüm yaşamsal deneyimler, çevreye ilişkin ilk gözlemler, benliğimizin derinliklerinde yer eden ve ilerleyen yıllarda erişkin olduğumuzda kişiliğimizi ve dünyaya bakış açımızı belirleyen temel unsurlar o dönemde elde edilir. Matute, kanlı ve acımasız bir savaş yüzünden kaybolan masumiyeti başka deyişle “cennet”i yalnızca bir kez o da çocukluk döneminde yaşandığını Issız Cennet romanıyla biz okuyucularıyla paylaşır.