Bu makalede Hâle Seval’in ilk kez 2003 yılında yayınlanan Kırılgan Kuleler adlı öykü kitabı (on altı öykü) edebiyat sosyolojisi açıdan irdelenmektedir. Söyleşi, eleştiri ve öykü gibi farklı anlatı türlerinde emek veren kadın yazarlarımızdan biri olan edebiyatçıyazar Hâle Seval, modernist-öykücülük geleneğin önemli çağdaş temsilcilerinden biridir. Öykülerin içeriği bakımından tematik bir çözümlemenin yapıldığı çalışmada empati yöntemi kullanılmıştır. Kurmaca, estetik ve reel unsurlar ile iç içe zenginleştirilen edebi metinlerde insan ve doğa felsefesi temeline dayalı bir öykücülük anlayışının varlığı göze çarpmaktadır. Modern öykü tarzında yazılan öykülerine bir bütün olarak bakıldığında Hâle Seval’in anlayışında bir olgu olarak toplum, entelektüel zihin tarafından üretilmiş ya da geliştirilmiş kolektif temsiller ve semboller alanı değildir. Birey gibi toplum da doğal çevre içerisinde bir anlam kazanır. Yazarın gerçeklik anlayışında doğal çevre-sosyal çevre/toplumsal yapı ve kültür iç içe organik bir bağıntı sergiler. Kahramanları/kişileri ait oldukları sınıfsal mensubiyete özgü psiko-sosyal ve kültürler unsurlar ile birlikte değerlendiren yazar, toplumsal faktörlerin birey üzerindeki etkisine dikkati çekmektedir. Öykülerde yazarın etnografik, tarihsel, kültürel ve coğrafi unsurları sıklıkla kullandığını belirtebiliriz. Bu bağlamda gerek yazarlık kimliği anlayışı gerekse öykülerin tematik içeriği irdelendiğinde Hale Seval’in öykülerinin, Türkiye’de öykü tarihçesi açısından “belgesel öykü” türünde diyebileceğimiz edebi türün önemli örneklerine de öncülük ettiğini ayrıca vurgulayabiliriz. Sosyolojik açıdan irdelediğimizde yazarın öykülerinde birçok temanın zengin bir içerikle ele alındığını söyleyebiliriz. Bu temaları genel olarak şu şekilde sıralayabiliriz: Kent olgusu ile bireyin yaşam tarzı arasındaki ilişki; kadınların sınıfsal konumları açısından yaşadıkları toplumsal cinsiyet temelli farklılaşma, ayrımcılık-dışlanmışlık biçimleri; kentsel ve kırsal yapıya özgü farklı özellik ve deneyimlerin, bireyin öznel dünyasında yarattığı parçalanmışlıklar ve çelişkiler; yoksulluk katmanlarının yarattığı farklı çocuk tipleri; aşk ve cinsellik anlayışının öznel dünyada ve dış-sosyal dünyadaki yansıma ve deneyimlenme biçimleri; göç olgusunun psiko-sosyal ve kültürel yönlerinin bireyin yaşamına etkileri, yabancılaşma; etnik kimlik kaynaklı göçlerin bireyin yaşam tarzında yarattığı felsefi-sosyolojik kırılmalar şeklinde sıralayabiliriz. Öykülerdeki sıralama ve bölüm başlıklarındaki diziliş; dış gerçeklikten öznel gerçekliğe doğru, gerçekliğin giderek aşıldığı, yazarın dünya görüşüne ve varoluşa dair sanatsal bilgi katmanlarına yapılan bir yolculuğu simgeler.