Yapısal işlevselcilik, kökenleri bakımından Comte, Pareto, Durkheim, Spencer, Malinowski ve Radcliffe-Brown gibi bilim insanlarının temsil ettiği pozitivist felsefe geleneğine dayanır. Bu kuramsal yaklaşıma göre, toplumsal birlik, işbirliği, denge ve uyum, sistemin tümü ile parçaları arasındaki işlevsel ilişkilerle şekillenir. Yapısal işlevselciliğin kültür ve folklor araştırmalarındaki önemi, toplumsal bütüne nesnel bir projeksiyon tutmaya, yapıların değişim ve dönüşümünü anlamaya, böylece toplumsal sistem içinde her bir alt birimin işlevlerini tespit etmeye elverişli olmasından kaynaklanmaktadır. Yapısal işlevselciliğin önemli ismi Parsons’ın sosyolojik çözümleme yöntemine göre her aksiyon sisteminin dört adet işlevsel zorunluluğu vardır. Sistemin kendisi ve alt bileşenleri bu işlevsel zorunlulukları karşılamakla mükelleftir. Bu işlevsel zorunluluklar, uyarlanma (adaptasyon), hedefe ulaşma, bütünleşme, koruma ve örüntü sürdürmedir. Bu zorunluluklardan birinde veya daha fazlasında meydana gelen bir aksaklık, yapının değişimini tetikleyecektir. Bir başka ifadeyle, eğer kurumlarda, yani sistemin alt parçalarında çeşitli nedenlerle işlevsellik azalmış veya yok olmuşsa şu dört sonuçtan biri söz konusu olacaktır: 1. Yapıda tümel bir değişme. 2. Yapıda tikel bir değişme. 3. Yapının yok olması. 4. Söz konusu yapının yerine bir başka yapının ikame edilmesi. Bu formülasyon, makalemizin temel hipotezi olmakla birlikte aslında değişme olgusunun yapısal işlevsel analizine yapmak istediğimiz katkının da bir yansımasıdır. Değişme ve işlevsel zorunluluklar modeli arasındaki ilişki üzerine genelde ritüel temelli folklor kadrolarından verdiğimiz örnekler, başka alanlardaki örneklerle zenginleştirilebilir.