Toplumsal cinsiyet rolleri insanlık tarihi boyunca tartışmalı bir alan olmuştur. Toplum tarafından kadın ve erkek olma veya oldurulma üzerinden kurgulanan roller sosyolojinin bir yansıması olan yazında da yer bulmuştur. Alina Bronsky’nin Cam Kırıkları Parkı(2013) ve Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok (1987) adlı eserleri de toplum tarafından baskılanan cinsiyet rolleri sonucu ortaya çıkan kadın sorunsalını inceleme açısından son derece önemlidir. Her iki eserde de çocuk dünyası üzerinden anlatılan kadın sorunsalı Türkiye’de ve Avrupa’da kadın olmanın farklı ve ortak noktalarına parmak basmaktadır. İki kız çocuğunun hikâyeleri, sembolik olarak, Fransız Psikanalist Jacque Lacan’ın İmgesel, Simgesel ve Gerçek olarak adlandırdığı gerçekleştiğin oluştuğu dönemler üzerinden okunabilmektedir. Sasha ve adsız kız, anlatıcıları oldukları hikâyelerinde öncelikle simgesel düzenle, baba ve toplumla, yüzleşir. Almanya’dan okuyucuya seslenen Sasha, üvey babasının annesini gözleri önünde öldürmesi ile simgesel düzen ile tanışır. Adsız kız ise baskılanmış ve mutsuz annesi üzerinden kendi basılanmış yaşamı ile simgesel düzene adım atar. Her iki karakter için ise kadın sorunsalının çıkış noktası ‘annedir.’ İkinci aşamada, imgesel düzeni sembolize eden anne gerçeğine inerler ve kadın pasifizasyonunun çıkış noktası olarak anneyi sosyal olarak incelerler. Karakterler için eksik bırakılma, ötekileştirilme ve yalnızlaştırılma kadının kendi seçimi sonucu yaşadığı travmalardır. Farkındalıkları