Masallar, dünyayı açıklama ve ahlâkî dersler aktarma isteğinden doğmuş, kültür
üyelerini belirli yolları izlemeye, toplumsal rollere uymaya, normu sürdürmeye
teşvik için kullanılmıştır. Bu daha çok, genç nesillere bilgelik ve rehberlik sağlamak için yazılmış büyüme hikâyelerinde görülür. Ataerkil toplumların egemenliğine dayanan bu ‘genç kız’ masallarında kültürel kadın kimliğinin belirli retorik
bir konuma sabitlenmesi, 20. yüzyılda eleştirilere maruz kalmıştır. Bunlardan biri,
Kırmızı Başlıklı Kız masalıdır. Bu masal, uzun zamandır Kırmızı Başlıklı Kız’ın
kendi kurban edilmesinden sorumlu tutulduğu bir tecavüz benzetmesi olarak kabul
edilmiştir. Kırmızı Başlıklı Kız’ın ‘gönüllü kurban’ olarak okunması, masalın edebî
versiyonları olan Charles Perrault’a ve Grimm Kardeşler’e dayanır. 1970’lerden
itibaren birçok feminist yazar tarafından sahiplenilen Kırmızı Başlıklı Kız yeniden
anlatılmış ve kadın arayışının önemini reddeden ataerkil kültürel mesajlardan kurtarılmaya çalışılmıştır. Böylece Kırmızı Başlıklı Kız hakkındaki edebî ve sinemasal
söylem, onun kaderini yeniden yazmıştır. David Slade’in 2005 yapımı Hard Candy
filmi, asırlardır kurban edilen tüm kırmızı başlıklı kızların nihai intikamcısı olarak
Hayley karakterini sahneye çıkarmıştır. Eleştirmenler ve akademisyenler, Kırmızı
Başlıklı Kız ile Hard Candy arasındaki görsel göndermeleri hemen fark etseler
de bunun ötesine bakmayı ihmal etmişlerdir. Bu makalede, psikanalitik kuramdan
yola çıkarak, klasik masalın patriyarkal anlatısını tersine çeviren Hard Candy, feminist bir yeniden yazım olarak okunmuş; masalların, onları üreten, yeniden yazan
veya uyarlayan kültürle de bağlantılı olduğu, belirli dönemin ve kültürün belirli
değerler ve normlar kümesini yansıttığı ortaya konulmuştur. Filmin pedofili hakkında kabul görmüş ortodoksileri kırmaya yönelik yeni mesajlar ilettiği ve kadın
kimliğinin yeniden yazımı için klasik masalın anlatı yapısındaki özne konumlarını
altüst ettiği belirlenmiştir. Masalların ideolojik bağlamlarını kolektif bilinçdışının
tezahürleri olarak okuyan bu çalışma sonucunda, yeni anlatılarla Kırmızı Başlıklı
Kız’ın kendini yazmayı bırakmayan, bitmeyen tekrarının, toplumsal bir semptom
haline gelerek bastırılmışın geri dönüşü denilen şeye eşdeğer olduğu saptanmıştır.