Martha Nicol’ün, gönüllü bir hemşire olarak geldiği İzmir ile ilgili gözlemlerini aktardığı Bir İngiliz Hemşire’nin İzmir Hatıraları eseri hem bir günlük hem de bir seyahatname olarak ele alınmaktadır. Martha Nicol, Kırım Savaşı sebebiyle geldiği İzmir’de İngiliz Hastanesi’nde altı ay kadar görev yapmıştır. Buradaki gözlem ve deneyimlerinin ürünü olan Bir İngiliz Hemşirenin İzmir Hatıraları’nda; ev sahibi kültürlerle sınırlı karşılaşmalarında anlatıcının rasyonelliği, tepkisizliği ve bu kültürlerden kopukluğu dikkat çeker. Zihni, anlatıcı konumundayken empati kuran bir gözlemciden ziyade kategorize eden bir zekâ olarak çalışır. Sonuç olarak, onun söz konusu eserindeki açıklamalarında okura sunulanlar, kendisi olayların yüze-yinde kaldığı için, bu taksonomik gözlemsel verilerin dışavurumudur. Bu makale, Martha Nicol’ün Bir İngiliz Hemşirenin İzmir Hatıraları’nda İzmir’deki yerel kültürlere yönelik tutumunun ve anlatımının Batı ve Doğu ayrımıyla nasıl karakterize edildiğini tartışmayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda metnin gözlemsel temsiline rağmen onun politik bilinçdışını deşifre etmeyi amaçlamaktadır. İncelemede; neyin dile getirildiğinin yanı sıra neyin dile getirilmediğine, geleneksel ikiliklerin kitabın metin evreninde nasıl kullanıldığına, Batılıların Avrupa merkezciliğinin tasvirlerde nasıl ön plana çıkarıldığına ve olası tahrifatlara kulak verilmektedir.