Bu yazı vesilesiyle, 18. yüzyılın sonundan 19. yüzyılın
sonuna dek tarayabildiğimiz metinlerden hareketle bir tespit ve değerlendirme yapmaya
çalışacağız. Bazı divanlar ve mesneviler ile bir gazetede karşılaştığımız aruzla yazılmış
şiirler örneklem alanımızı oluşturmaktadır. Ninni, klasik şiirde özellikle kadın şairlerin
yaratıcılığında karşımıza gelmektedir. Şeref Hanım, Nakıyye Hanım ve Naciye Hanım
bu anlamda öne çıkan isimlerdir. Ninnilerini murabba ve muhammes nazım biçimiyle
yazmışlardır. Ancak biri çok meşhur bir şairin olmak üzere -şimdilik tespit edebildiğimiziki
şiirde erkek dilinden yazıldığı da bilinmektedir. Şeyh Gâlib ve Şakir Mehmed’in
metinleri bu bağlamda okunabilir. Tardiyye ve şarkı nazım biçimini kullanmışlardır.
Terim olarak ise, doğum kutlamalarını anlatan bazı tarih manzumeleri ile bir şarkıda
ninni sözcüğüne rastlanmaktadır. Yine Şakir Mehmed’in, Trabzonlu Emin Hilmi’nin ve
Raşid İbrahim’in divanlarında bu örnekler görülmektedir. Söz konusu tarih manzumeleri,
kıt’a-i kebire nazım şekliyle yazılmıştır. Kimi ninnilerde tekrar unsurunun ikileme,
nakarat, önceleme veya tarsî’ yoluyla sağlandığı göze çarpmaktadır. İyi dilekte bulunma
ve dua etme, sevgi aktarımı, nasihat ve tavsiye, insana ve insan olmaya dair ontolojik
ve tasavvufi çıkarımlar, kız çocuklarının yetiştirilmesi, şair olmanın gerekleri gibi pek
çok unsur işlenmiştir. Ninni söyleyicisi olarak teyze, abla (ki onlar aynı zamanda şairin
kendisidir), dadı ve nine geçmektedir.