İnsanlık tarihi, insanların, toplumların ya da ülkelerin kendi aralarındaki güç savaşlarına dayanır. Kendilerini karşılarındakine kabul ettirmek amacıyla girdikleri her bir savaşın sonunda da yaşamını kaybetmeyi göze alacak derecede yürekli olan kişi efendi konumuna geçerken, korkuları nedeniyle başlangıçtaki amacından vazgeçen özne köle olur. Başka bir deyişle, güçlerin eşit olmadığı bir ilişkinin sonunda insan ya efendi ya da köle olarak yer alır. Efendi köle üzerinde egemen bir güç olarak yaşarken, köle de efendinin buyruğu altında yaşamını devam ettirir. Doğada bulunan nesneleri efendisi için dönüştürüp onun tüketimine sunan köle başlangıçta bağımlı bir bilinç gibi görülür. Ancak zaman içinde çalıştıkça gücünün ayrımına varan, doğayı dönüştürdükçe de kendi üstünlüğünü anlayan köle büyük bir evrim geçirir. Böylelikle özgürlüğün kapısını kendi elleriyle aralayıp efendi olma yolunda ilerler. Bu çalışmada da Albert Camus’nün Yabancı ve Kamel Daoud’un Meursault, contre-enquête adlı yapıtları Georg Wilhelm Friedrich Hegel’in efendi köle diyalektiği bağlamında yorumlanır ve ilk romanda köle olarak yer alan öznenin ikinci romanda efendi konumuna evrilmesi irdelenir.